Gazeteci siyasetçiye “Sayın” diye hitap etmez.
Çünkü gazeteci siyasetçiye “Sayın” derse, siyasetçi de gazeteciye “Alt kadememden bir çalışan” gözüyle bakar.
Basın mensubu değil, sekreter muamelesi görürsünüz.
İSTANBUL’DAN AYDIN’A GELDİĞİMDE
İstanbul’dan Aydın’a geldiğimde bunu çok iyi gördüm.
Siyasetçilere hep “Ahmet Bey”, “Mehmet Bey” diye hitap ederdim.
Hatta bazen “Ahmet”, “Mehmet” diye doğrudan ismiyle seslenirdim.
Ama bir baktım ki, yerel gazetecilikte işler öyle yürümüyor.
Burada siyasetçiye seslenirken ağdalı bir dil zorunluymuş gibi.
Sadece “Sayın” değil…
Üzerine “çok değerli”, “haşmetli”, “kudretli” gibi unvanları da boca ederseniz, işte o zaman kapılar ardına kadar açılıyormuş.
Bir nevi şifre bu: Yalakalık şifresi.
GAZETECİ NEDİR, NE İÇİNDİR?
Gazeteci siyasetçinin dostu değildir.
Gazeteci siyasetçiyi, belediye başkanını, bürokratı vs. denetlemekle yükümlüdür.
Yanlışını, hatasını yazmak zorundadır.
Kamu yararına kalem oynatır.
İşte bunun için basın, “dördüncü güç”tür.
Yasama, yürütme, yargı… ve basın.
Hatta doğru düzgün işlese, basın hepsinin de üstünde olur.
Çünkü hepsini denetler.
Ama gel gör ki…
YERELDE DURUM BAMBAŞKA
Yerel gazetecilikte bu kurallar pek geçerli değil.
Burada siyasetçiye “Ahmet Bey” derseniz, garipsenir.
“Sayın Başkanım” demezseniz, surat asılır.
Hatta en güzeli, “Çok muhterem, kudretli ve eşsiz Belediye Başkanım” derseniz, işte o zaman gününüz kurtulur.
Yerel gazeteci, kalemini bir eleştiri aracı olarak değil, sanki bir teşekkür kartı gibi kullanır.
Yalakalık adeta mesleğin sigortasıdır.
Yoksa basın ilan kurumu ilanları gelmez, reklam kapıları kapanır.
BENİM ‘SAYIN’LA İMTİHANIM
“Sayın” ifadesine alışmam uzun zaman aldı.
Önceleri çok yadırgadılar.
“Nasıl yani, başkana direkt adıyla mı hitap edeceksin?” dediler.
Ben de “Evet, neden olmasın? O da bu memleketin vatandaşı değil mi?” dedim.
Ama bana öyle baktılar ki, sanki Cumhuriyet’i yıkmaya teşebbüs ediyorum.
İşte bu kadar garip bir düzen.
İRONİNİN DİBİ
Gazeteci siyasetçiye “Sayın” dediğinde kendini küçültür.
Çünkü o an kalemin ucu törpülenmiştir.
“Sayın” dediğin kişiyi nasıl denetleyeceksin?
Nasıl eleştireceksin?
Hadi et de görelim, bakalım “Sayın” diye seslendiğin başkan sana telefon açıp “Çok güzel yazı olmuş” diyecek mi?
Yoksa reklamını kesip seni cezalandıracak mı?
Cevabı hepimiz biliyoruz.
KİME ‘SAYIN’ DENİR?
Bakın, Cumhurbaşkanı olur, Bakan olur, devletin en üst kademesi olur…
Yerine göre “Sayın” denebilir.
Ama yerelde, belediye başkanına, milletvekiline “Sayın” demek…
İşte o, gazetecinin kalemini zincirlemesi demektir.
Bir belediye başkanına “Sayın” dediğinizde, ertesi gün belediye meclisinde istediğiniz eleştiriyi yazamazsınız.
Çünkü “Sayın” dediğiniz an, ona bağlanmış olursunuz.
SON SÖZ: BİRAZ İRONİ, BİRAZ GERÇEK
O yüzden sevgili okurlar, gazetecilikte “sayın” lafını duyduğunuzda bilin ki orada işin içinde bir terslik vardır.
Basının görevi yalakalık değildir.
Basının görevi kamu adına denetlemektir.
Yerel de olsa, genel de olsa fark etmez.
Gazeteci gazetecidir.
Ve siyasetçiye karşı dimdik durmalıdır.
Çünkü siyasetçinin görevi halka hizmettir, gazetecinin görevi de siyasetçiyi hizaya getirmektir.
Ama işte…
Son söz şu olsun:
“Gazeteci siyasetçinin önünde eğildikçe kalemi kısalır; dimdik durdukça kalemi kılıç olur.”